15 Kasım 2013 Cuma

B.BELEDİYESİNİN MECLİSİNDE ALMIŞ OLDUĞU KENTSEL DÖNÜŞÜM KARARININ İPTALİ İÇİN 19 / KASIM /2013 SALI GÜNÜ SAAT 13:00' DE PARKA GELECEK OLAN MAHKEME KEŞİF HEYETİNDEN İSTEKLERİMİZ

DEĞERLİ SEMT MECLİSİ ÜYELERİ
VE
BÖLGE SAKİNLERİ KOMŞULARIMIZIN DİKKATİNE,
Bölgemizin önemli güncel konularından olan, 100. Yıl Birlik Parkı' nın son hukuki durumu :
Açılan Kentsel Dönüşüm Davasıyla ilgili olarak Birlik Parkı' nda yapılacak olan Keşif , daha önce 15 / KASIM / 2013 Cuma günü saat 10:00 da yapılması Mahkeme tarafından bildirilmiş idi.
Ancak Bilirkişilerin talebi nedeniyle Keşif tarihi değişmiştir. 
KEŞİF :
19 /KASIM/2013  SALI GÜNÜ  SAAT 13:30' DA                  
PARKTA YAPILACAKTIR.
100.YIL İŞÇİ BLOKLARI MAH.
ÇUKURAMBAR MAH.
ÇİĞDEM MAH.
KIZILIRMAK

MAHALLELERİNDE
VEYA ANKARADA YAŞAYAN
DEĞERLİ BÖLGE VE İL SAKİNLERİ
CANIM  ARKADAŞLAR,
Keşif günü ve saatinde
BÜTÜN KOMŞULARIMIZIN
Birlik Parkımıza gelerek Keşif heyetinden ;
42.000 M2 KULLANMA ALANI OLAN  CANIMIZ PARKIMIZIN  OLDUĞU GİBİ KORUNMASINI VE BU ŞEKLİYLE KALMASINI İSTEYECEĞİZ.
GEÇEN SENELER  ANKARA B.BELEDİYESİ TARAFINDAN ( 2011-2012 YILLARINDA)  AYNI PARKI VE YEŞİLİ YOK EDEREK İMARA AÇMAK VE BU İMARDAN RANT KAZANMA AMAÇLI HAZIRLANAN PLANLAR, BÖLGE SAKİNLERİNİN VE MESLEK ODALARIMIZIN KAZANDIKLARI  İDARİ VE TEMYİZ DAVALARINDA KAMU YARARI GÖRÜLMEDİĞİ İÇİN İPTAL EDİLMİŞ İDİ.
ANCAK ANKARA  B.BELEDİYESİNİN BASİT BİR PLAN DEĞİŞİKLİĞİ YAPARAK, BU SENEDE (2013 YILI) AYNI AMAÇLA VE AYNI ŞEKİLDE YEŞİL ALANLARI VE
80.000 nüfuslu (4 Mahalle) BÖLGE SAKİNİNİN, EMZİKLİSİNDEN 90 YAŞINA KADAR
HERKESİN VE HER KESİMİN  KULLANDIĞI  CANIMIZ PARKIMIZI, BU ANLAŞILMAZ, VE MAHKEME KARARLARINA RAĞMEN FRENLENEMEZ BİR İŞTAHLA TEKRAR YOK ETMEK VE  ÇEŞİTLİ SPEKÜLATÖRLERE  RANT SAĞLAMAK AMACIYLA ALMIŞ OLDUĞU KENTSEL DÖNÜŞÜM KARARININ VE PLAN DEĞİŞİKLİĞİNİN   TEKRAR VE KALICI BİR ŞEKİLDE İPTAL EDİLMESİNİ TALEP EDECEĞİZ.
Arkadaşlarımızın Birlik Parkında yapılacak olan keşif toplantısına katılımda gereken hassasiyeti göstereceklerinden eminiz.
Bilgilerinize
Selam ve Sevgilerimizle
100.YIL İŞÇİ BLOKLARI - ÇUKURAMBAR - ÇİĞDEM - KIZILIRMAK MAHALLELERİ SEMT MECLİSİ
Hasan SARIKAYA..........İşçi Blokları Mah Muhtarı ve Bşk. Yrd.
Figen Yücel.....................Kızılırmak Mah Temsilcisi ve Bşk. Yrd.
Faruk Bayraktar............İşçi Blokları Mah Temsilcisi ve Bşk. Yrd.
M. İhsan Gülbudak...............................Çukurambar Mah Muhtarı
Cemal Akın..................................................Çiğdem Mah Muhtarı
Cengiz Yağ..............................................Kızılırmak Mah Muhtarı
Erdinç Kahraman............................Çiğdemim Derneği Temsilcisi
Zahide Erdal......................................İşçi Blokları Mah Temsilcisi
Çiğdem Ekici......................................Çukurambar Mah temsilcisi
Tülay Korkmaz.........................................Çiğdem Mah Temsilcisi
Melih Karakadıoğlu
Dönem Sözcüsü ve Başkan
Mimar Ahmet Nedim Kaya

DEĞERLİ SEMT MECLİSİ ÜYELERİ
VE
 BÖLGE SAKİNLERİ KOMŞULARIMIZ



Bölgemizin önemli güncel konularından olan, 100. Yıl Birlik Parkı' nın son hukuki durumunu ve kamu nezdinde ODTÜ yolu olarak adlandırılan, Konya  Bulvarı-Anadolu Bulvarı yolları bağlantısının son hukuki durumunu ve konu ile ilgili gelişmeleri görüşmek ve değerlendirmek üzere toplantı yapılacaktır.
Semt Meclisi Toplantımız 16 / KASIM / 2013 CUMARTESİ günü saat 16:00

olarak yapılması üyelerimizin gelebileceği bir zaman dilimi olarak değerlendirilmiştir.

Ankara dışındaki işlerimin halen devam etmesi nedeniyle bu toplantıya katılamayacağım için, toplantıya Sözcü ve Başkan Yardımcısı olarak 100.Yıl İşçi Blokları Mah. Muhtarı Sn. Hasan SARIKAYA başkanlık edecektir.

Arkadaşlarımızın toplantıya katılımda gereken hassasiyeti göstermeleri beklenmektedir.

Bilgilerinize
Selam ve Sevgilerimle

Dönem Sözcüsü ve Başkan
Mimar Ahmet Nedim Kaya

14 Ekim 2013 Pazartesi

İŞÇİ BLOKLARI , ÇUKURAMBAR , ÇİĞDEM VE KIZILIRMAK MAHALLELERİ KOMŞULARIM

DÜN , ÇAPULCU  KOÇLARIMIZ DA 
               ODTÜ YOLUNU KAPATARAK                    YAPTIKLARI PROTESTO İLE 
BÖLGE HALKINA DESTEK VERDİLER.
Haber : Bölge Sakinlerinin Sesi 14/10/2013 

Çapulcu koyunlar...



Değerli dostlarım ve komşularım ,
Kurban Bayramınızı kutlar, huzur, sağlık ve mutluluklar dilerim.

Ahmet Nedim Kaya
14/10/2013

19 Ağustos 2013 Pazartesi


ANKARADA 
ŞEHİR ŞEBEKE SUYU ALUMİNYUMLUDUR 
İÇMEYİN 
ŞEHİR ŞEBEKESİNİ SEVİNÇLE KULLANAN  VE BESLEDİĞİ 
BÜYÜKBAŞ HAYVANLARINI
 PAZARA HAZIRLAYAN ANADOLU KADINIMIZ





KMO (KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI):
ANKARA'NIN ŞEBEKE SUYUNDA KİRLİLİK TESPİT EDİLDİ, KİRLİLİK GİDERİLENE KADAR MUSLUK SUYU İÇİLMEMESİNİ ÖNERİYORUZ
Yayına Giriş Tarihi:29.07.2013 Güncellenme Zamanı: 29.07.2013 11:01:11  

KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI,
27 Temmuz 2013 tarihinde Ankara şebeke suyuna ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Sağlık Bakanlığı Laboratuvarı Ankara‘nın şebeke suyunda kirlilik saptadı. Sudaki Alüminyum miktarı izin verilenin dört kat üstünde. Merkez ilçelerin hemen hemen tümünde saptanan kirlilik bir aydır sürüyor.
Sağlık Bakanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediyesi derhal önlem almalıdır.
Kimya Mühendisleri Odası (KMO) şebeke sularının kalitesini ve insan sağlığına olası olumsuz etkilerini incelemek üzere sürekli çalışmalar yürütmektedir. Geçen yıl, 5 Temmuz 2012 günü yaptığımız açıklamada Ankara suyundaki alüminyum kirliliğini gündeme getirmiştik.
Geçen yıl yaşanan kirlilik Sağlık Bakanlığınca saptanmış ve kabul edilmişti. Bakanlık bu konuda Ankara Büyükşehir Belediyesini yazılı olarak bilgilendirdiğini Odamıza bildirmiştir (EK-2)

KMO tarafından yürütülen çalışmalar sırasında son günlerde Ankara‘nın sularındaki alüminyum miktarının tekrar yükseldiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Ankara‘nın şebeke sularını düzenli olarak takip eden Sağlık Bakanlığına bağlı Ankara Halk Sağlığı Laboratuvarı yaklaşık bir aydır süren bu kirliliği saptamıştır.
1 litre suda, sağlık açısından  izin verilen alüminyum  miktarı,
En fazla 200 µg/L (mikrogram bölü litre)' dir. 

ANKARA ŞEBEKE SUYU İSE:

22.07.2013 tarihli raporlara göre ise aşağıdaki gibi sağlığı ve hayatı tehdit eden boyutlardadır .
(EK-1):

ÇANKAYA‘ da: 636.02 µg/L (tehlikeli değerin 3,18 katı)

YENİMAHALLE‘ de: 593.10 µg/L (tehlikeli değerin 3 katı)

MAMAK‘ ta:       745.98 µg/L (tehlikeli değerin 3,73 katı)

ETİMESGUT‘ ta: 969.22 µg/L (tehlikeli değerin 4,85 katı)

İçme-Kullanma sularının kalitesi, 17.02.2005 tarihli ve 25730 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik" hükümlerine göre denetlenmektedir. 

Bu yönetmelikte alüminyum için belirlenen sınır değer 200 µg/L‘dir. 

Yönetmeliğin 11. maddesine göre:

 " Parametre değerlerinin ya da şartlarının ihlali halinde, bu ihlalin insan sağlığı için herhangi bir risk oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilir. İnsan sağlığını korumak amacıyla gerekli olması halinde su kalitesini iyileştirmek için gerekli düzeltici önlemler alınır.
Düzeltici önlemlerin alınmasını gerektiren ihlalin ciddi boyutlarda olması durumunda tüketiciler bilgilendirilir. "
Sınır değerin aşıldığı resmi raporlarla saptanmıştır.
Bu aşımlar yaklaşık bir aydır sürmektedir.
Raporlar Sağlık Bakanlığı arşivindedir.
*Sınır değerin dört katını aşan miktarlardaki alüminyumun insan sağlığı için tehlikeli sonuçları olabilir.
*Yüksek miktardaki alüminyumun özellikle sinir sistemi hastalıklarına yol açabildiği bilinmektedir.
*Ayrıca çocuklarda hafıza kaybı, öğrenme güçlüğü gibi ciddi sonuçları olabilmektedir.
*Kronik böbrek rahatsızlığı olanların durumlarını kötüleştirdiği bildirilmektedir.
*Ayrıca vücutta alüminyum birikmesinin çeşitli kemik hastalıklarına, eklem ağrılarına, kanda eritrosit yapımında bozulmaya ve bağışıklık sisteminde hasara yol açtığı saptanmıştır.

Bu kirliliğin kaynağı saptanmalıdır.
Ankara Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz yıl sorumluluktan kaçmak için, kirliliğin apartmanlardaki eski su tesisatından kaynaklandığı yönünde açıklamalar yapmıştı !!!

Peşinen belirtiyoruz; alüminyum  kirliliğinin apartmanların su borularının eski veya paslı olması ile ilgisi yoktur.
Kanımızca yaz aylarında artan su tüketimi nedeniyle içme suları, arıtma tesisinde yeterli dinlendirme yapılmadan, şebekeye verilmektedir.

Bu nedenle arıtma işleminde kullanılan alüminyum sülfat maddesinin sudan uzaklaşması sağlanamamaktadır.

İvedik Arıtma tesisinin kapasitesinin artırılması zorunlu bir ihtiyaç haline gelmiştir.

T.C.Sağlık Bakanlığını ve ANKARA Büyükşehir Belediyesini sudaki alüminyum kirliliği hakkında açıklama yapmaya davet ediyoruz.
Ankaralılara temiz ve içilebilir suyu sağlamak :
Ankara Büyükşehir Belediyesinin görevidir.
Yetkililer tatmin edici bir açıklama yapana kadar ve sudaki alüminyum değerlerinin normale döndüğünü ilan edene kadar Ankaralılara musluk suyu içmemelerini öneriyoruz.
Kamu oyuna saygıyla duyururuz.

TMMOB
Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu
***

YORUM

SUYUN BAŞINDAKİLER ,

Görevlerinizi halk için ve doğru yapında,
Hiç olmazsa  temiz  yemek yiyelim, temiz su kullanalım.
(Malumunuz Temizlik İmanın Yarısıdır...)

Sizin yediklerinizin ve içtiklerinizin temiz olup olmadığını ve "Helal Gıda Standartları" na uygun olup olmadığını siz biliyorsunuz, ama bizim yediklerimizin ve içtiklerimizin temiz olmasını sağlamak ve bunu sürekli temin etmek birinci ve sonuncu vazifeniz ve işiniz olduğu için bu makamlardasınız.
Ve bu halkın mevcudiyeti oturduğunuz makamların hayatiyetini oluşturmaktadır, halk olmazsa siz de olmazsınız makamlarınızda boş bir masa olarak kalır. 
Biraz insaf.

Kreş, Ana Okulu, İlk, Orta, Lise ve Üniversitelerimizde, Öğrenci Yurtlarında ve gelir seviyeleri yeterli olmayan bölge ve mahallelerimizde şehir şebeke suyu içme suyu olarak da kullanılabilmektedir.
Ankaranın tümünde ise günlük olarak el yüz yıkamadan tutunda, bulaşık makinalarında, çamaşır makinalarında ve günlük tüketimde mecburen şebeke suyu kullanılmaktadır.
Ankara Büyükşehir Belediyesinin başarılı olan ticari tarafı, Temiz Su olarak bugün Aluminyumlu suyu, makamlarının günün şartlarını dikkate alarak! düzenledikleri tarifelere göre parayla satın almaktayız.
Bu Aluminyumlu suyun, tehlikeli maksimum sınırın 3-4 misli Aluminyum fazlası;
Tavuk çiftliklerinde, küçükbaş büyükbaş hayvan besihanelerinde ve sebze meyva yetiştirilmesinde ve bunların sofralarımıza gelmeleriyle sindirim sistemlerimizde, yemek yediğimiz tabak,çatal kaşık bıçak ile yemek pişirdiğimiz tencere tava ve kap kacakta, giydiğimiz iç ve dış giyeceklerimizde, bebeklerimizin ve bizlerin banyolarında, Sağlık Bakanlığı ve Büyükşehir Belediyesinin hediyesi olarak, pardon ücreti mukabilinde kullanılmakta, tüketilmektedir.
İnançlı ve Sağlıklı nesiller yetiştireceğiz ya!
Bu durum
TBMM' ne taşınacak bir
HALK SAĞLIĞI KONUSUDUR

Bu Sağlık Sorunu, ilgi duyan ve temsil etme yeteneğini kaybetmediğinden emin olmak istediğimiz
SAĞLIK BAKANIMIZIN,
ANKARAYI 
TEMSİL EDEN KURULUŞLARIN
MİLLETVEKİLLERİMİZİN ve
BASINIMIZIN
kendilerine vekalet veren  ASIL' larına yapacakları bir görev ve vazifedir.
Bakalım,"Olurmu Böyle Rezalet" diyerek ilgi gösterecek ve sorgulayacaklarmı ve takiple sonuç alacaklarmı ?
Kendileri,  aileleri,çocukları ve torunlarının da aynı tehlikeler ile karşı karşıya olduklarının farkındalarmı acaba ?

Belkide böylece  yüksek seviyede Aluminyumsuz kalmaktan dosdoğru ve dimdik durduğu için eğilip bükülmeyen  insanlarımızın da eğilip bükülmesi arzu edilmiş ve planlanmış olabilir !!!

Bazı olayların daha doğrusu aynı olayların sonuçları asırlar boyunca aynıdır. 
Matematik, kimya ve sosyoloji  kuralıdır,
Aynı karekterdeki Malzemeler ve Aynı Karekterdeki İnsanlar aynı şartlarda bir araya gelirlerse sonuç, farklı zamanlarda dahi aynı olur.

Malumunuz bir de derler ya “ tarih tekerrürden ibarettir”
Yetkili ama, sorumlu mu?  sorumsuz mu? bilemediğimiz görevlilerin “Ben bu suyu içiyorum bir şey olmuyor” demeleri, geçmişte bir tarihte “ben bu çayı içiyorum bir şey olmuyor”  diyerek çay içerken fotoğraflar çektiren ve  radyasyonlu çayı utanmadan insanlara tavsiye eden bakanları hatırlatıyor.

Belki de diyeceksiniz ki sudan sebeplerle lafı uzatmışsın , ancak malum hayat su ile başlar, su ile devam etmektedir.
Saygılarımla

100.YIL BİRLİK PARKI PLATFORMU
Mimar Ahmet Nedim Kaya
Koordinatör

RAMAZAN AYI BAYRAMINIZ KUTLU; HUZURLU, SAĞLIKLI VE BEREKETLİ OLSUN

SEVGİLİ KOMŞULARIM VE YOL ARKADAŞLARIM,

Ramazan Ayı Bayramınızı,
    Birlik Parkı ruhuyla saygı ve sevgilerimle  kutlarım.
                              mimar Ahmet Nedim Kaya






(Ben vatandaş olarak merak ettim Ramazan ne demektir ? Araştırdım, sunarım)

"RAMAZAN " NE DEMEKTİR?
Ramazan ayına "Ramazan" isminin verilmesinin hikmeti nedir? 
Cevap: 
1)     Ramazan “ YANMAK ” demektir
“Ramaz” kelimesi güneşin sıcaklığının şiddetinden gayet kızmasıdır ki böyle pek kızgın yere “ramda”denir. “Ramazan” “ramda” mastarından “yanmak” manasına gelir. Yani kızgın yerde yalın ayak yürümekle yanmak demektir.
Bu aya “Ramazan” denmesinin bir sebebi; bu ayın günahları yaktığıdır.
Bu ayda açlık, susuzluk hararetinden ıstırap çekilir ve oruç hararetinden günahlar yakılır.
(Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur’an-ı Kerim tefsiri)
2)     Ramazan “ YAĞMUR ” demektir
Yaz sonunda güz mevsiminin başlangıcında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına gelen“Ramadiyu” mastarından gelir. Bu yağmur yeryüzünü yıkadığı gibi şehr-i Ramazan da ehl-i imanı günahlardan yıkayıp kalplerini temizlediği için bu isim ile isimlendirilmiştir. 
(Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur'an-ı Kerim tefsiri)
3)     Ramazan, “ ALLAH'IN İSİMLERİNDEN ” olduğu da rivayet edilmiştir
Enes Bin Malik; Resulullah (SAV) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu anlatmıştır:
“Sadece ‘Ramazan’ demeyiniz. Allah-ü Teala nasıl şehr-i Ramazan (Ramazan ayı) buyurmuş ise.. siz de öyle deyiniz.” (Buhari)
Allah’ın isimlerinden olduğu için âlimler “Şehr-i Ramazan” denilmesini gerekli görmüşlerdir
Kur’an'ın  İslam peygamberi Muhammed'e (SAV) gönderilmesi Bakara Suresi'ne göre  Ramazan ayında başlamıştır ve bu ay içinde "ORUÇ" tutmak Müslümanlara emredilmiştir.
İlgili ayet şöyledir:
 “ O Ramazan ayı ki irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz." (Bakara Suresi 185. Ayet)
***
Sevgilerimle
Ahmet Nedim Kaya

9 Temmuz 2013 Salı

TAKSİM GEZİ PARKI PLANLARI VE TOPÇU KIŞLASI YAPIMI 1 . İDARE MAHKEMESİNCE İPTAL EDİLDİ .

TAKSİM DAYANIŞMASI:
GEZİ PARKI SÜRECİNİN HAKLILIĞI KANITLANMIŞTIR
Taksim yayalaştırma projesi ile ilgili olarak idare mahkemesince bugün açıklanan kararın ardından Taksim Dayanışması'ndan açıklama geldi.
Taksim Dayanışması İstanbul İdare Mahkemesi'nin Taksim yayalaştırma Projesi ile Gezi Parkı 'na Topçu Kışlası yapılmasına onay veren 1 / 5000 bin ile 1 / 1000 ölçekli Nazım İmar Planlarındaki tadilatları iptal etmesi ile ilgili yazılı bir basın açıklaması yayınladı. İşte o basın açıklaması.
DEĞERLİ BASIN EMEKÇİLERİ VE KAMUOYUNA
(3 Temmuz 2013) Bildiğiniz üzere, Başbakan tarafından seçimlerden önce “Taksim Yayalaştırma Projesi” adı altında, Taksim Meydanı ile Taksim Gezisi’ni betonlaştırmayı, insansızlaştırmayı ve kimliksizleştirmeyi hedefleyen bir “dönüşüm projesi” ilan edilmişti. Söz konusu proje doğrultusunda hazırlanan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı nazım plan değişikliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 19 Eylül 2011 tarihinde kabul edilerek 14 Şubat 2012 tarihinde askıya çıkartılmıştır.
Önerilen plan değişikliği; çağdaş şehircilik ve ulaşım ilkelerinden, 21. yüzyılın kamusal alan ve meydan düzenlemesi anlayışından, kent ve kentli hakları yaklaşımından uzak olarak ve koruma kurulları kararları ile hukuk ihlal edilerek ilan edilmiştir. Araç ve yaya güvenliğini de tehdit eden plan değişikliği, battı çıktılar ve istinat duvarlarıyla, yaya erişimini engelleyen, meydana çıkan tarihi caddelerin ilişkilerini kopartan, gerek görsel gerekse yaşamsal ve kültürel bütünlüğü yok eden bir yeraltı yaşam projesi olarak ortaya getirilmiştir.
İŞTE 1 NO’LU İDARE MAHKEMESİNİN TAKSİM KARARI
Ayrıca; plan değişikliğine hukuksuz bir şekilde eklemlenerek, kamuoyuna “Topçu Kışlası” ihyası adı altında tanıtılan yapılaşma süreci dayatılmış; tüm yurttaşlara açık, hepimizin hakkı olan, şehrimizin merkezindeki yegâne park alanı, ayrıca deprem karşısında sığınılacak “Gezi Parkı” yok edilmeye, 70 yıllık ağaçlarımız, yürüme, buluşma ve dinlenme alanlarımız betonlaşmaya kurban edilmeye çalışılmıştır. Tüm bu gerekçeler ile Taksim Dayanışması bileşenleri ve semt sakinleri tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne binlerce itiraz dilekçesi iletilmiştir.
Projenin acil olarak durdurulması istemiyle;
11 Mayıs 2012 günü; 17.01.2012 tasdik tarihli “Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliği hakkında TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi tarafından dava açılmıştır.
Devam eden yargı sürecine rağmen, inşaatın ihalesi gerçekleştirilmiş, yüklenici firma Kalyon İnşaat tarafından inşaat çalışması başlatılmış, Taksim Gezi Parkı bu hukuksuz inşaatın şantiyesi haline getirilmiştir.27 Mayıs 2013 gecesi hukuksuz şekilde Gezi Parkı’nda bulunan ağaçların iş makineleri ile kaldırılması ve şiddet dolu polis müdahalesi ile Gezi Parkı’nı ülkemiz ve dünya kamuoyunun gündemine taşıyan süreç başlamıştır. Sonrasında hepimizin yakından takip ettiği hukuksuzluklar devam ederken, yargı süreci de beraberinde sürdürülmüştür. Bu süreç sonucunda gelinen noktada, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 06 Haziran 2013 tarihinde aldığı karar ile İmar Planı Değişiklikleri iptal edilmiş ve Mahkeme tarafından alınan gerekçeli karar tarafımıza bugün iletilmiştir.
"Mahkeme kararında dalış tünellerine ilişkin plan kararlarının koruma ilke ve kararlarına aykırılığı, plan notlarında yer alan Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın ihyası ile ilgili hükmün çağdaş şehircilik ilkelerine ve planlama tekniklerine uygun olmadığı, kamu yararı gözetmediği sonucuna varılmıştır. "
Başlattığımız hukuk mücadelesi sonucunda alınan bu karar, Taksim Dayanışması bileşenleri ve Gezi Parkı sürecinde Taksim Dayanışması’na destek veren tüm yurttaşlarımızca sürdürülen mücadelenin haklılığını kanıtlamıştır. Ülkemiz tarihinde görülen en geniş katılımlı demokrasi, kent ve insan hakları mücadelesinin haklılığı yargı kararıyla bir kez daha ispatlanmış, Tarihi Taksim Meydanı ve Gezi Parkının korunması yargı kararıyla da güvence altına alınmıştır. Kazanımlarımızın takipçisi ve güvencesi olmaya devam edeceğimizi kamuoyuna bir kez daha saygıyla duyuruyoruz.
***
YORUM

2.YÜZYIL SAVAŞLARI
Ankara / Çankaya "100.yıl birlik parkı" aynı imarlaşma kararlarından, geçen sene mahkeme kararları ile kurtarıldı.
Ancak idare/Ankara b.belediyesi aynı ısrarında 2013 yılında da devam ediyor.
Yeni 2013 yılı süreci ise mahkeme kararlarını uygulamamak ve hukuku atlatmak ve yok saymak temeline dayanmaktadır.
Ancak mimarlar odası Ankara şb, şehir plancıları odası Ankara şb, peyzaj mimarları odası Ankara şb. Ve parkı kullanan bölge sakinleri tarafından açılan iptal davalarında ilgili mahkemeler keşif ve yürütmeyi durdurma kararları vermiş durumdalar. Hukuk süreci devam etmektedir.
Türkiye bir hukuk devletidir. Kanunlarla idare edilir ama kanun devleti değildir.
Hukuk ve idare mahkemeleri ile Danıştay kararları ve bu kararların değişmezliği, herhalde b.belediyesinin enteresan meclis kararları ile çarpıtılarak yok edilecek değildir.
Plan tadilatlarının, samimi ve kamunun yararına olması, mevcut kanun yönetmelik ve plan notlarına uygun olarak yapılması belediye meclislerinin ve mahalli idarecilerin 1.2.3. Ve (n). İşleri olması makamlarının tek ve değiştirilemez hedefi ve ideali olmak zorundadır.
" halka hizmet hakka hizmettir " dediği zaman, insanları hiçbir şekilde tasniflemeden bu uygulamayı yapabilen,
"şehr' ül emin = şehir emini = bütün davranışlarından emin olunan ve şehirli ile şehirin her konusunun emanet edilebildiği,
"belediye başkanı = şehiri, şehirlilere vekaleten yöneten ve onların isteklerini gerçekleştirebilen ve en iyi, en ekonomik ve en mutlu yaşama şartlarını oluşturabilen
kişi ve kişiler, herkesin ve her kesimin güveneceği ve seçeceği insanlardır.
BİZLER,
VALİLERİMİZE
KAYMAKAMLARIMIZA
BELEDİYE BAŞKANLARIMIZA
MUHTARLARIMIZA
APARTMAN YÖNETİCİLERİMİZE
KOMŞULARIMIZA
VE BELKİ DE EN ÖNEMLİSİ KENDİMİZE GÜVENMELİYİZ.
Güven' in birinci şartı nefsi ve şahsi davranışlardan sıyrılarak, gerçek düzgün bir insan olabilmek ve her şart altında adaletli davranabilmektir.

Bunu becerebildiğimizde;
Valilerimizden, Kaymakamlarımızdan,
Belediye Başkanlarımızdan,
Muhtarlarımızdan,
apartman yöneticilerimizden,
komşularımızdan,
ve en önemlisi kendimizden;
sonuç olarak da ;
Cumhurbaşkanımızdan,
TBMM den,
Başbakanımızdan,
Bakanlarımızdan,
Siyasi Partilerimizden,
Hukuk sistemimizden,
İç ve dış güvenlik sistemimizden,
Eğitim ve Sağlık sistemimizden
Yeraltı ve yer üstü doğal zenginliklerimizden
ve sayabileceğimiz diğer kıymetlerden
emin olur ve güveniriz.

Kendinden emin olan ve kendine güvenen insan, ailede, okulda, iş hayatında, cemiyette ve muhalefet olsun iktidar olsun siyasette de soru sorar ve sorgular , hak ve hukuklarını, bilgi ile, yılmadan ve medeni cesaretle arar ve sonuca ulaşır.
Pek uygun ve etik olmayan şartlarla seçilmiş olsalar da bütün yöneticiler aramızdaki karakterlerdir.
Hepimizin bildiği; namuslular namussuzlar kadar cesaretli olmadıkça veya hoca fil timur hikayesi,
tercih serbest...
Selamlar
Ahmet Nedim KAYA

1 Temmuz 2013 Pazartesi

YÜZÜNCÜYIL VE ODTÜ DOLMUŞLARI SEFASI !

1 Temmuz 2013 Pazartesi


100.YIL-ODTÜ, AZAPHANE DURAKLARI

ODTÜ-100.YIL AZAPHANE DURAĞI
Mustafa Nevruz SINACI
            Eğer 29 Haziran 2013 Cumartesi günü saat: 10.00 – 11.30 arası; Görünürde dört şeritli Ankara, Balgat Ziyabey Caddesi inadına tıkalı, kenar şeritleri “devlet, hükümet, vilâyet, polis, belediye, kaymakamlık ve mahalle muhtarlarına meydan okuma, açık eşkıyalık ve yol kesme” anlamında işgal edilmiş olmasaydı, belki de bu makale yazılmayacaktı…
            Cehennem sıcağında tıklım, tıklım bir minibüs düşünün. Şehrin ana artelinde, merkezi veya büyük çarşı geçişlerinde değil, sıradan bir mahallesinde cadde tıkalı. Trafik normal, akış rutin, tek sorun: Her iki taraf kaldırım bitişiklerindeki şerit işgali! Bütün dünyada geçerli hak, hukuk kavramları, evrensel trafik kurallarına göre kaldırımlar halka, cadde ve sokak içleri ise araç geçişlerine aittir. Peki, Ankara ve Türkiye Cumhuriyet devletinde neden değil?..        
            Türkiye Cumhuriyetinde aşiretten devlete geçiş süreci henüz tamamlanmadı mı?
Yoksa tamamlandı da, şimdi tekrar aşiret, derebeylik ve faşistlik mi hortladı?..
Pazaryerine geldiğimizde, tıkanan ve geçit vermeyen yoldan mütevellit, belki devlet belki de (işe yaramadığını sonradan öğrendiğimiz) dernek adına utanan Şoför; “Arkadaşlar, Milli Kütüphane’ye kadar inen yoksa şuradan dönelim, ya da burada çakılıp kalacağız” dedi.
Birkaç yolcu itiraz edince, başkası sordu: Nerede inecektiniz?, Cevap: İlerde Lisede.
Yolculardan biri öfkelendi ve; “Kardeşim Liseye en fazla otuz metre var. Allah aşkına inin şurada, otuz metre yürüyün. Bizde şu cehennemi sıcakta, “ana caddeye araç park edecek kadar şerefsiz, adi insanlık düşmanları yüzünden” yollarda sürünmekten kurtulalım.”
İlerde Lisede inecek var diyenlerden ses yok. İstiflerini bozmadan oturuyorlar.
Dolmuş yerinde sabit. Fakat son konuşan vatandaş, onurlu ve sorumlu bir tartışmayı tetikledi. Önce polisin neden? niçin? park yasağını ihlâl ve ana caddeyi gasp suçu işleyenleri men ve takip etmediği, cezalandırmadığı; İnsan Hakları, Adalet, Hak-Hukuk ve Demokrasinin mutlak gereği olduğu halde, trafikte düzeni sağlamaktan aciz kalındığı, zorunlu, yasal görevin niçin yapılmadığı, halkın çektiği eziyet, ıstırap ve zulme seyirci kalmasının nedeni sorgulandı.
Bu arada dolmuş Balgat Polis Karakolunu geçmiş ve Lisenin yanına gelmişti.
İkisi bay biri bayan 3 kişi indi. Uzun süredir güneşte beklediği anlaşılan bir kişi bindi.
Bu arada ODTÜ öğrencisi bir genç konuşmaya başladı:
“Biz, ODTÜ öğrencileri olarak bu yolu kullanmayız. Eskişehir yolu üzerinden okula gidip geliriz. Fakat ben Çetin Emeçte oturduğum için bu güzergâhın müdavimiyim. Ancak, arkadaşın ifade ettiği sorunlardan çok daha büyük, derin, acil ve müzmin sorunlarımız da var. Örneğin bu Cadde sadece şimdilerde değil, tam iki buçuk yıldır böyle. Ankara Valiliği büyük Şehir Belediyesi ve Emniyet Müdürlüğü dâhil, binlerce şikâyet dilekçesi verildiği halde kimse Ziyabey Caddesi ile ilgilenmedi. Hukuki duyarlık ve insani sorumluluk sağlanamadı, bu arada leş kargaları, lokantacılar mafyası, saldırgan ayakçı ve kabadayılar caddeyi işgal ve istilâ etti.
Anlaşılan o ki, ya hükümet bunlara güç yetiremiyor yada iktidar kötülerden yana..
AZAPHANE DURAĞI:
"Kutsal Emek Sahipleri, Durağın Şoför Esnafı"
O'nlar şimdi çok mutsuz, işkenceye maruz ve perişan!..
Dolmuş kağnı hızıyla ilerliyor, genç öğrenci ise, dikkat kesilen yolculara hitabını şöyle sürdürüyordu: “Siz Azaphane deresi neresidir bilir misiniz?” (Evet, evet seslerinden bilenlerin olduğu anlaşıldı) Genç devamla: Şimdi iyi kötü dolmuşa bindik. Artık alıştığımız gibi sorunlu bir yolculuktan sonra Kızılay’a varacağız. Ama nerede inebileceğimiz belli mi, şansımız varsa aşağıda veya yukarıda bir yerlerde!.. Ya akşam veya gün içinde eve dönerken ne olacak?..”
ODTÜ ve 100.Yıl durakları 35 gündür “Polis İşgali” altında!..
“Dönerken bu kadar şanslı olmayacağız. Çünkü: ODTÜ, 100.Yıl, Balgat, Çiğdem ve Çukurambar dolmuş kalkış durakları bir aydır kapalı. Aslında kapalı değil, Polis gasp-ı, işgal ve kriz yönetimi denilen bir heyetin keyfi kullanımı altında. Bu duraktan ekmeğini kazanan yüzlerce şoför esnafının bitmez-tükenmez çilesi, gereksiz masraf, zarar-ziyan, kayıp ve israfı; Ekmeğini kazanmak uğruna yararlanan yüz binlerce Balgat, Çukurambar, 100. Yıl, Çiğdem sakini, yolcusu ve biz ODTÜ öğrencilerinin günahı ne?....” Sözün burasında Kızılay’a geldik.. 

4 Haziran 2013 Salı

SÖYLENENLER!...

SÖYLENENLER... 
YAPILAN VE YAPILMAYA
DEVAM EDİLENLER
Mehveş Evin  
mehves.evin@milliyet.com.tr
03.04.2013 MİLLİYET
Şehirleri kimler gasp etti?
Başbakan Erdoğan’ın “Yaşanabilir ve Estetik Şehirler“ sempozyumunda söylediklerini okuyunca gözlerim yaşardı... Yıllardır “orantısız, kontrolsüz ve çirkin yapılaşma”yı eleştiriyoruz. Bu nedenle Erdoğan’ın yaptığı konuşmadaki bazı bölümlerin altına şahsen imza atabilirim:
- Şehirler, estetik ruhu olmayan ellerde metropole, yani ruhu olmayan şehirlere dönüştü. Bazen arkadaşlarımız dere yatağını değiştirelim diyor. O dere yatağını bulur. Olan cana canana olur.
- Buralardan üç beş kazanacağız diye harap etmeyelim. Şimdi çocuklar çocukluğunu yaşayamıyor. Beton zeminlerde çocuklara çocukluk inşa ediyoruz. Çimen inşa edelim onlara, bırakalım oralarda yuvarlansınlar.
- Birçok yerde yüksek binalar inşa etmeyi maharet sayıyoruz. Ben bunu maharet saymıyorum. İnsanoğlunu topraktan uzaklaştırıyoruz.
- Plan notlarıyla, emsallerle oynayanlar var. Belediyelerde bunu görüyorum. Ak Parti olarak 3 emsal azami ilkemiz olmalı. Plan notlarıyla oynayarak bunu 7’ye, 6’ya çıkarıyorsanız tarih sizi affetmez, bu millet sizi affetmez.
- Asla bunlarla oynama noktasına girmeyin. Sahilleri, denizleri tehdit etmeyin. Şehirlerimiz gasp edildi, işgal altında.
Bugüne nasıl geldik?
Gerçekten çok etkileyici... Öyle ki hükümete, Büyükşehir Belediyesi’ne yüzlerce dava açan Mimarlar Odası Başkanı bile takdir etmiş bu çıkışı.
Peki nasıl oldu da bugüne geldik? Nasıl şehirlerimiz tarihi varlıklarından koptu, yeşil alanlarını kaybetti? Nasıl dere yatakları değiştirildi, sahiller işgal edildi, denizler bitti?
Acaba Erdoğan’ın eleştirdiği bu yüksek binalı, ruhsuz, yeşillikten ve tarihten kopuk metropolleri, Marslılar mı inşa etti?
Acaba insanlarımızı topraktan uzaklaştırıp, estetikten, mimari bilgiden, şehir planlamasından yoksun beton kütlelerde yaşamasına, başka ülkelerden gelen işgalciler mi neden oldu?
Acaba plan notlarıyla ve emsallerle oynayanlar, bunlara göz yumup onaylayanlar, denetlemeyenler, ceza vermeyenler kimler?
Taraf gazetesinde, başta İstanbul’un Büyükdere caddesi olmak üzere, Levent ve Zincirlikuyu’daki yeni gökdelenlerle ilgili “emsal sorunları”na işaret eden bir haber yayımlandı.
Delice imarlaşma
Fakat ne yazık ki Başbakan’ın işaret ettiği sorunlar, sadece Beşiktaş ve Şişli’yle sınırlı değil. Ümraniye’den Sarıyer’e, Zeytinburnu’ndan Esenyurt’a, Maltepe’den Başakşehir’e, İstanbul’un neredeyse her santimetrekaresi, delice bir imarlaşmanın pençesinde.
İstanbul’un master planı çoktan unutuldu. Şehir, tüm bunlar yetmezmiş gibi yeni “proje”lerle kalan son yeşil alanı olan kuzeye doğru beton işgaline açılıyor.
Üstelik betonlaşma, topraktan kopma sorunu sadece İstanbul’la da sınırlı değil. Dere yataklarının doldurulmasının Karadeniz’de nasıl felaketlere yol açtığı, hafızalarda. TOKİ evlerinin mimari estetikten yoksunluğu sır değil.
Büyükşehir Belediyeleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Valilikler, Kurullar ve elbette, imar yasalarını onaylayan Meclis... Kısacası herkesin Erdoğan’ın eleştirdiği çirkin beton şehirlerde payı var.
Peki bu “işgalin” bedelini kim ödeyecek?
ÇİMEN İNŞA EDİLMEZ
Başbakan’ın konuşmasına iki itirazım var:
1) Metropol, ruhu olmayan şehir değildir. İç içe geçmiş büyük kentlerden ve banliyölerden oluşan, kültür ve ekonomisi gelişmiş, nüfusu 1-10 milyon arasında değişen merkez şehir anlamında kullanılır. Dünyadaki pek çok metropolün ruhu vardır. İstanbul’un sorunu metropol olması değil, bu metropolün son 50 yıldır kötü yönetilmesidir.
2) Çimen inşa edilmez: Edilirse de bugün pek çok örneğini gördüğümüz küçük, süsleme amaçlı alanlardan ibaret olan sahte yeşil alanlarla sınırlı olur. Çocukların asıl faydalanacağı yerler, şehirlerde kalan son ormanlık alanlar ve korulardır. Hükümetin bizzat hazırladığı “Tabiat Varlıklarını ve Bioçeşitliliği Koruma Kanunu” onaylanırsa, topraktan tamamen kopuk bir nesil yetiştireceğimizi bilin.
***
100.YIL BİRLİK PARKI PLATFORMU
Ahmet Nedim Kaya - Koordinatör

21 Mayıs 2013 Salı

"AOÇ" hakkındadır. YORUMSUZ!...

ABD'ye mi Satıldı?!..
Ankara’nın Çukurambar semti; ODTÜ bahçesi ile ŞAP ENSTİTÜSÜ, Yeni Çankaya Belediyesi Park Alanı arasında yer alan, 100. Yıl Sitesi, Çankaya Üniversitesi ve ATILIM Okulları bitişiği; Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) alanının ABD’ye satıldığı iddia edildi. Konu hakkında açıklama yapan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, satışın kabul edilemez olduğunu söyledi. (17 Mayıs 2013, TMMOB-yapi.com.tr)
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı  Ali Hakkan ve Ankara Şube Sekreter Üyesi Tezcan Karakuş Candan, AOÇ alanının ABD büyükelçiliğine satıldığı yönünde bir açıklama yaptı.
Mimarlar Odası’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan, satışın kabul edilemeyeceğini söyledi. Hakkan, “ Satılacak alan, Demir Kafes’in hizasında bizim de sıkça dava açtığımız emsal artışlarının olduğu alanda, Çukurambar semtinde 6 bin 400 metrekarelik AOÇ arazisinde bulunan alan, 1983’te Gazi Üniversitesi’ne devrediliyor. Gazi Üniversitesi alanı 2010 tarihine kadar değerlendirmeyerek, TOKİ’ye satış yapıyor. TOKİ ise alanı Amerika’ya satmak için mutabakat yapıyor. Büyükşehir Belediye Başkanlığı yükseklik serbest plan tadilatları yapıyor. TOKİ aracılığıyla burası ranta peşkeş çekilirken, TOKİ buradaki alanı ABD’ye satmak üzere. Üzülerek söylüyoruz ki tam da başkanın Amerika’da olduğu bu süreçte bölge ABD’ye peşkeş çekiliyor. Bunu kabul edemeyiz, bu konuda mücadele kampanyası yürüteceğiz” açıklamasında bulundu.
TMMO HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATACAK
Hukuki süreç başlatacaklarını söyleyen Hakkan, şöyle konuştu: “ AOÇ Genel müdürlüğü 1983’te kamusal bir niyetle Gazi Üniversitesi’ne devretmiş olabilir ama bugün bu devrin ne anlama geldiği konusunda bu devirden ders çıkarmalılar. Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluş ilkelerine sahip çıkması gerekiyor ki buna müdahale etsin. TOKİ bunu hangi hakla yapar? ABD’ye satılacak alanda, yol yapımlarıyla ilgili belediyelerden talepler de var. Çankaya Belediyesi’ni de ABD isteğine göre bu alanla ilgili hizmet yapacak mı yapmayacak mı? Bu alanda sorumlu davranmaya davet ediyorum.”
“TOKİ, AOÇ arazisini ABD’ye peşkeş çekemez” 
Tezcan Karakuş Candan hem AKP’ye hem Gazi Üniversitesi’ne sert çıktı. Candan: “El değiştirerek gelen AOÇ alanında yazışmalar havada uçuşurken yakaladık. Çünkü AOÇ’de Yürüttüğümüz mücadele sebebiyle bizlere bilgi akışını sağlayan dostlarımız arttı. Bu yazışmalar elimize ulaştı. Alan 1950’li yıllarda AOÇ’ye kayıtlı. Gazi üniversitesi burayı alıyor, ve bir şekliyle konut ticaret alanı için TOKİ’ye devrediyor. Gazi, üniversite mi arada hülle yapan mı bunu anlamak zor. Hükümetin bütün ideolojik yaklaşımlarının altından Gazi Üniversitesi çıkıyor. TOKİ ABD büyükelçiliği ile elçilik yapılması için anlaşma yaptıklarını söylüyor. İnsan bu kadar mı vicdansız olabilir. AOÇ’nin emperyal peşkeşi Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Tüm siyasi partileri bu konu üzerine tavır koymaya davet ediyoruz. AOÇ arazisi olması bizim için süreci hassaslaştırıyor. Ülke toprakları peşkeş sürecine gidiyor. ABD’ye verilecek bir karış bile AOÇ toprağımız yok“ dedi.
TMMOB: “AOÇ’ye emperyal hançer” 
(Haberin Orijinali, TMMOB-ANKARA)
Ankara’nın Çukurambar semtindeki Atatürk Orman Çiftliği alanı ABD’ye satılıyor. Konu hakkında açıklama yapan Mimarlar Odası Ankara Şubesi hükümete ateş püskürdü.
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı  Ali Hakkan ve Ankara Şube Sekreter Üyesi Tezcan Karakuş Candan AOÇ alanının ABD büyükelçiliğine satıldığı yönünde bir açıklama yaptı. Mimarlar Odası’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan, satışın kabul edilemeyeceğini söyledi. Hakkan alanı tarifleyerek başladı.  “ Satılacak alan, Demir Kafes’in hizasında bizim de sıkça dava açtığımız emsal artışlarının olduğu alanda, Çukurambar semtinde 6 bin 400 metrekarelik AOÇ arazisinde bulunan alan, 1983’te Gazi Üniversitesi’ne devrediliyor. Gazi Üniversitesi alanı 2010 tarihine kadar değerlendirmeyerek, TOKİ’ye satış yapıyor. TOKİ ise alanı Amerika’ya satmak için mutabakat yapıyor. Büyükşehir Belediye Başkanlığı yükseklik serbest plan tadilatları yapıyor. TOKİ aracılığıyla burası ranta peşkeş çekilirken, TOKİ buradaki alanı ABD’ye satmak üzere. Üzülerek söylüyoruz ki tam da başkanın Amerika’da olduğu bu süreçte bölge ABD’ye peşkeş çekiliyor. Bunu kabul edemeyiz, bu konuda mücadele kampanyası yürüteceğiz” açıklamasında bulundu.
Hukuki süreç başlatacaklarını söyleyen Hakkan, şöyle konuştu: “ AOÇ Genel müdürlüğü 1983’te kamusal bir niyetle Gazi Üniversitesi’ne devretmiş olabilir ama bugün bu devrin ne anlama geldiği konusunda bu devirden ders çıkarmalılar. Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluş ilkelerine sahip çıkması gerekiyor ki buna müdahale etsin. TOKİ bunu hangi hakla yapar? ABD’ye satılacak alanda, yol yapımlarıyla ilgili belediyelerden talepler de var. Çankaya Belediyesi’ni de ABD isteğine göre bu alanla ilgili hizmet yapacak mı yapmayacak mı? Bu alanda sorumlu davranmaya davet ediyorum.”
“TOKİ AOÇ arazisini ABD’ye peşkeş çekemez” 
Tezcan Karakuş Candan hem AKP’ye hem Gazi Üniversitesi’ne sert çıktı. Candan: “El değiştirerek gelen AOÇ alanında yazışmalar havada uçuşurken yakaladık. Çünkü AOÇ’de Yürüttüğümüz mücadele sebebiyle bizlere bilgi akışını sağlayan dostlarımız arttı. Bu yazışmalar elimize ulaştı. Alan 1950’li yıllarda AOÇ’ye kayıtlı. Gazi üniversitesi burayı alıyor, ve bir şekliyle konut ticaret alanı için TOKİ’ye devrediyor. Gazi, üniversite mi arada hülle yapan mı bunu anlamak zor. Hükümetin bütün ideolojik yaklaşımlarının altından Gazi Üniversitesi çıkıyor. TOKİ ABD büyükelçiliği ile elçilik yapılması için anlaşma yaptıklarını söylüyor. İnsan bu kadar mı vicdansız olabilir. AOÇ arazisi içerisinde bulunan bir yere emperyal hançer saplamayı AKP hükümetinden başkası yapamazdı. Bu affedilecek, kabul edilebilecek bir şey değil. AOÇ mücadelesi böyle sürerken, dış politika ABD’den kaynaklı zorlu bir  süreç yaşatılırken, Reyhanlı’da bu politikalar sonucu insanlarımız ölürken, bu politikanın kentsel ölçeğe yansımasıdır. AOÇ’nin emperyal peşkeşi Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Tüm siyasi partileri bu konu üzerine tavır koymaya davet ediyoruz. AOÇ arazisi olması bizim için süreci hassaslaştırıyor. Ülke toprakları peşkeş sürecine gidiyor. ABD’ye verilecek bir karış bile AOÇ toprağımız yok“ dedi.
AOÇ’de ABD, MİT, Başbakanlık üçgeni
Candan Başbakanlık açtığımız her davaya müdahil olmaya başladığını belirten Candan: “Davalarımız AOÇ’de devam ediyor. Açtığımız her davaya başbakanlık müdahale oluyor. Son olarak AOÇ’de Bira Fabrikası’nın olduğu alana TBMM tesislerinin kurulmasına karşı açtığımız davaya Başbakanlık müdahil oldu. Güvenlik gerekçesiyle müdahil oldu. Alana ABD Büyükelçiliği yaparlarsa, buralarda kuş uçurtmayacaklar. Atatürk Bulvarı üzerindeki elçilik binalarını kaldırıma kadar sarkıttılar. Gitsinler kendilerine ayrılan Çaldağ’a yapsınlar. İlgili Belediyeler diplomatik siteler için planlarda yer ayırıyorlar. Belediyeler ABD Büyükelçiliği’ne diplomatlara ayrılan yerleri göstermeli. AOÇ kaynaklı bir arazi ABD’ye satılamaz. Bu ihanetin karşısında olacağız ”  dedi.
Candan ve Hakkan yapılan basın toplantısında ayrıca, alanın AOÇ arazisi olduğuna dair 1951 tapusunu ve bugün ABD’nin arazisi olarak görülen bir belge gösterdi.